Kökler, Kanatlar ve Dostlar

Kökler, Kanatlar ve Dostlar

Herkese kocaman hasret dolu bir merhaba,

Uzun süredir malesef ki yazmak için hiç vaktim olmadı. Bazen yazmak yerine yaşamak gerekiyor. Ben de tam öyle bir 4 ay geçirdim! Christmasdan sonra her şey çok hızlı ve tam da istediğim yönde gelişti. Bazı günleri hatta haftaları zor bitirsem de ikinci döneme çok dinç ve heyecanlı başladım. Her gün çok yoğunum: Sanat, koro, matematik olimpiyatları, spor, gönüllülük projeleri, okul ve en değerlisi arkadaşlar… İyi haberse Türkçe yazmaya çalışırken elim hep İngilizce kelimelere gidiyor. İngilizce tamam! 🙂

photogrid_1461951742271.jpg
Prom with my close friends

Her şeyden önce bu günlerde değişim yılına daha şeffaf yaklaşabildiğim bir süreç geçiriyorum. Oryantasyon sürecinden ve onca yaptığım araştırmadan sonra bu yılın herkes için çok farklı, tam anlamıyla kişiye özel bir deneyim olduğunu kabullenmiştim. Kesinlikle öyle de. Ama vaktim oldukça diğer değişim öğrencilerinin hikayelerini dinliyorum, kendi hikayeme göz gezdiriyorum ve kiminle konuşsam aynı cümleler: “Ben artık aynı kışı değilim, olamam.” “Daha önce tiyatroya yeteneğim olduğunu bilmiyordum.” “Hep almak istedim ama daha önce hiç sanat dersi almamıştım.” “Bu kadar iyi basketbol oynayabileceğimi tahmin etmezdim.”  “Daha önce kimse bana sesimin gerçekten güzel olduğunu söylememişti.” Tüm bunlar çok hem de çok güzel haberler canlar! Değişim yılı çok yerinde bir terim. Değişmekse çok tatlı, çok güzel. Okyanus ötesi ülkelere kök salıp, bir sonraki rotaya uçmak için kanatlarınıza güç, yüreğinize ilham veriyorsunuz. Ömür boyu bu değişimin bir parçası olmak için de kendinize büyük bir söz veriyorsunuz! Ve bana sorarsanız en güzeli dünyanın dört bir yanından edindiğiniz dostlarınızla bir dünya vatandaşı olmanın tadı!

IMG_20160416_133122
Conversation Club with college exchange students

“The more you find out about the world, the more opportunities there are to laugh at it.” ― Bill Nye

photogrid_1458134699193.jpg
My great Math Team

Hepinize önce güzel bir haber vereyim. Şehrimdeki Matematik olimpiyatlarında 3 defa birinciliği tadarak kupayı kaldırma onurunu yaşadım! Bölge yarışmasında ise 2. gelerek okulumuza tarihinde bir ilki yaşattık.

Son haftalarda Baseball, Hockey, Track&Field, Dodgeball ve daha önce hayatımda hiç bilmediğim ya da izlemediğim sporlarla tanıştım. Eğer hedefleriniz arasında spor dolu bir yıl varsa Amerika sizi bekliyor gençler. Haftanın her günü 3 saate yakın antrenman, her sezon başka bir spor, her akşam ayrı bir maç. Benim ilgi alanım olmadığı için elimi bile sürmedim, ama spor meraklısı arkadaşlarım çokça eğlendiler.

photogrid_1461951971890.jpg
Turkish dinner

Anlatacak çok şey var, söylenecek çok veda ve bir sürü güzel merhaba. Ama en iyisi mi bir gün bir yerlerde adınızı düzgün söyleyemeyen insanları, yalnızca bir kaç gün sonra ev ve aile diye çağırmaya başlarsınız lütfen o güzel hikayenizi benimle paylaşın. O zaman Elif’in hikâyesini hatırlayın, Dediğim gibi, sizi ve dedelerinizden kalma o hikayeleri çok seviyorum. Yüreğimde hepsi için yer var. 

 

Şükürler olsun ki, üniversiteye başlamadan, kendi zaferlerim için uzun ve şaşalı rotalar çizmeden; O’nun zaferi ve O’nun hikâyesinin bir parçası olmayı öğrendim. Unutmayın bu yılda herkes birbirinden farklı şeyler öğrenecek ama ev dediğiniz yere geri dönerken çok daha anlamlı bir hayatın sizi beklediğini söyleyebilecek bir güven hissediyorum kendimde. Kendinize sorun bu soruyu: “Benim evim neresi?”

Ve olur da dostunuz Elif’in cevabını merak ederseniz, benim evim dualarımda, köklerimde ve kanatlarımda; nereye gidersem gideyim yüreğimde taşıyabileyim diye.

“There are only two lasting bequests we can hope to give our children. One of these is roots; the other, wings.” ― W. Hodding Carter II

Hepinizi özledim, hepinizi çok özledim.

 

Sevgiyle ve dostlukla,

Elif

PhotoGrid_1461839136796

Some of my new drawing and paintings

 

 

 

 

 

Şarkılar söylüyor çocuklar, Amerika

Şarkılar söylüyor çocuklar, Amerika

Herkese şöyle mutlu mu mutlu gönülden bir selam,

Bugünlerde hem çok yoğun hem de çok mutlu günler geçiriyorum. Öncelikle geçtiğimiz haftasonu müzikalimizi seyirciye sunduk. Son ana kadar iyi ya da kötü olduğumu bilmeden sadece provalara gelip giderek bu süreci tamamlamıştım. Ama sahneye çıktığım o ilk an bir şeyler artık aynı değildi. Yıllardır hep şarkı söylemek isterim, dans etmek isterim ama hata yapmak gözümü çok korkutur. Bu sefer mi, bu sefer hiç korkmadım. Sesim için de kaygılanmadım. Yıllardır sus diyip dizimin dibine oturttuğum dans edip, şarkı söylemek isteyen o çocuk bir anda büyüdü, bu sefer o bana sus dedi ve sahnede elinden gelenin en iyisini yaptı. İnanın tüm takdirleri bir kenera bırakırsak ben bile yaptığım işi beğendim, kendimle ve onunla gurur duydum. Sonra bir baktım ki o büyüyen çocuk benmişim. Biz hiç bir zamanda iki ayrı insan olmamışız.

PhotoGrid_1450795288999

İki haftadır sürekli dans ediyorum. Santa Switch, Cast Party, prova araları… Herkes konuşma aralarında vay be böyle dans edebileceğin hiç aklıma gelmezdi diyor. Hadi gel bir de burdan yak. 18 yıldır benim de aklıma gerçekten hiç gelmemişti.

PhotoGrid_1450060948345

Pazar gecesi kuliste beklerken biranda içimden geldi ve bir karadeniz türküsü patlattım. Ayşegül çok sever: Galevera Deresi. Dediklerimden tek kelime dahi anlamasalar da ne kadar mutlu olduğumu, onları ne kadar çok sevdiğimi hissettiler. Ağladım, herkes de benimle ağladı. Türkçe dua ettim ve hepsi sorgulamadan, kalpten bir ‘Amen’ dedi. “İşte sırrım, çok basit: En iyi yüreğiyle görebilir insan. Gözler asıl görünmesi gerekeni göremez.”

Kendimi yıllardır güçlü, şeffaf biri zannederdim meğer pek de olamamışım. Hata yapmaktan korkmam, cesurum derdim meğer bugüne kadar çok da değilmişim. Neyse ki sadece 18 yıl kaybettim. Ki kaybettim demek kesinlikle haksızlık olur. Çokça şey öğrendim o 18 yılda: birçok projem, birçok dostum, her zaman gururla bahsedebileceğim bir eğitim hayatım oldu. Ama geceleri kendi kendine parmaklarıyla piyona çalar gibi yapan, sessizce ya da bazen hiç kimsecikler yokken şarkı söyleyen, sadece evde dans eden o çocuğa da çok haksızlık etmişim tüm bu yıllarda. İşte şimdi yaşamak için ne yapmam gerektiğini bilerek “Yaşıyorum!” diyebilirim. İşte şimdi kimsenin beni yargılanmasından korkmadan özgürce şarkı söyleyebilirim. Kendi krallığımı yeniden fethetmek için yaptığım bu yolculukta, uzaklara gitmem gerekiyormuş, çok konuşmamam, anlamasam da dinlemem, dilini bilmediğim insanları kalbimle hissetmem gerekiyormuş. Sadece ama sadece O’nun her zaman benim yanımda olabileceğini çok iyi anlamam gerekiyormuş.

P1040319

Şükürler olsun ki host kardeşlerimle gün geçtikçe daha da yakınlaşıyoruz. Müzikalde Anna da benimleydi. 5 aydır aynı evde daha çok zaman geçirdiğimiz halde, bu 3 günde birbirimize yakınlaştığımız kadar hiç yakın olmamıştık. Stevie hala benim biricik oyun arkadaşım. Egeyle ikisini tanıştıracağım günü sabırsızlıkla bekliyorum. Michealsa evdeki espiri anlayışını en sevdiğim insan. Ama hepsi de bana kardeş, arkadaş, dost…

Paul ve Emily, yani Host babam ve Host annem, benim Amerikadaki en yakın iki dostum. Her gün daha da çok seviyorum onları. Bu yılın en güzel tarafı ömür boyu ailem diyebileceğiniz, daha önce hiç tanımadığınız insanlarla gerçek anlamda aile olmaya başlamanız. Türkiye’ye daha önce gelmelerine rağmen beni ve Türkiye’deki ailemi tanıdıkça Türk kültürüne olan ilgileri gittikçe artıyor. Sürekli insanlara annem ve babamdan bahsederken brother Mehmet ve sister Hanife diyerek bahsediyorlar. Türkiye’deki dostlarımla, ailemle yüzyüze tanışmak için de çok heyecanlılar. Umarım ben döndükten sonra en kısa sürede ziyarete gelirler. Daha 6 ayım var ama onları ne kadar çok özleyeceğimi şimdiden biliyorum.

PhotoGrid_1450034122240

Son bir aydır her yer her şey Christmas. Christmas hem şuan bulunduğum sosyal çevre hem de host ailem için çok önemli. Herkes birbirine hediyeler alıyor, aile kartları, tebrik kartları hazırlanıyor, her gün konserler, müzikaller var, her yerde Christmas şarkıları çalıyor. Açıkçası tüm bu süreçten çok büyük zevk aldım. Herkese Asian marketten bulduğum Türk reçellerini, Türk kahvelerini hediye ettim. Tek eksi tarafı çok tuzlu. Bu ay için bütçeyi iyi ayarlamak farz. Bense yine aileme bu konuda kocaman bir teşekkür yolluyorum.

Tüm bu süreçte dönemi, finalleri nasıl kapattın diyecek olursanız. Şükürler olsun çok zor olmadı. Tek zorluğu Mühendislik sınıfımdı. Size müjdeli haberi daha vermedim, geçen ay Mühendislik sınıfımda yükseldim. Öğretmenim önceki sınıfımdaki durumumdan çok memnundu ve beni daha iyi aynı zamanda da daha zor olan bir sınıfa geçirdi. İlk başlarda çok zorlandım. Çat diye önüme Inventor’ı koyup hadi bu arabayı harfiyen CAD ile modelle dediler. Ama sonuç gayet başarılı! Sınıfta notu A olan nadir insanlardan biriyim ve tüm bu öğrendiklerimle her geçen gün Mühendisliği seçmekle ne kadar doğru bir karar verdiğimi daha iyi anlıyorum. ODTÜ’ye geleceğim günleri iple çekiyorum. Aynı zamanda Sanat öğretmenim de durumumdan cok memnun. Gelecek dönem çizimin yanında boyama dersi de alacağım. Son bir aydır öğretmenimin desteğiyle iskelet ve figür çizimine yoğunlaştım ve gerçekten çok zevk aldığım bir proje süreci oldu. Biliyorum hep bu iki dersten bahsediyorum ama gerçekten de okuldaki çoğu zamanım bu ikisi ile geçiyor.

IMG_20151124_150754

Gelecek dönem için de çok yoğun ve zevkli bir program beni bekliyor. Üniversiteli değişim öğrencilerinin “Conversation Club” dedikleri çok büyük bir kulüpleri var. Her Cuma akşamı onlarla olacağım. Bir dahaki müzikalimiz Beauty and the Beast için rol almayı kafaya koydum. Seçmeler için dualarınızı bekliyorum ona göre. Aynı zamanda 2 hafta sonra arkadaşlarımla Atlanta, Georgia’ya gidiyoruz. Çok heyecanlıyım, size mutlaka bu gezi ile ilgili yazıyor olacağım.

Değişim yılının yarısı neredeyse bitti. Çok şey öğrendiğim, çok özlediğim, çok sevdiğim bir yarıyıl oldu. Dilerim daha güzelleri sizin olur. Dilerim herkes kendi krallığına benim kadar erken seyahat etme fırsatı bulur. Sakın unutmayın bunun için uzaklara gitmeniz gerekmiyor, sadece gitmeniz ve keşfetmeniz gerekiyor. Bir insanın kalbine ya da Aytmatov’un Hazar’ına…

Sizi ne kadar sevdiğimi, krallığımda hepinizin birer tahtı olduğunu ve ne zaman bana ihtiyaç duyarsanız orada olmak için elimden geleni yapacağımı asla unutmayın.

Sevgiyle ve dostlukla,

Elif

Ask yourself: “Are we where we want to be, doing what we want to do?”

Mine is love…

Mine is love…

“I believe if you are ready to pay the price, you can say it is mine.”

  We can introduce ourselves easily with words. Words are easy to say, but they are hard to live out consistently in our lives. I can say: “I am honest.” But am I honest every time and everywhere? Everything we say has a price. To say, “it is mine!” towards books, clothes, honesty, integrity, even love… We have to pay the cost for them. And if we want fancier, more valuable things, we have to pay even more. It doesn’t matter, if it is buying a book or speaking honest words.

When I was a child, I wanted to be an explorer. But after a long time, I realized: it is not a job, and I don’t have to earn a degree to become one. It is a lifestyle which I want to live. I learned to start with people in my explorations. All my experiences and explorations have taught me to love people. I promised myself and God to ‘Try to love all people and if they need help, to be there.’ I didn’t realize it was a big oath. Then, three years ago God asked me: Are you just saying it or is it your value in your heart?

When I was in 9th and 10th grade, I spent all my time on one science project with my best friend- Aysegul. We submitted our project three times in competitions but we didn’t get any results or prizes the first two times. After those disappointments, everybody, even our parents started to say to us: “Maybe you should give up. You are spending all your time with this but it is just disappointing.” Then, life gave us a third chance. Sometimes life can give more than two chances! At last, The Scientific and Technological Research Council of Turkey-TUBITAK called us to the capital city for presentations with other projects. I remember what I said: “This time will be different.” Indeed, we had a really good time presenting and all the jury liked our project. But then, the prize morning Aysegul got sick. She was really ill. That meant I had just two options: go to the hospital and stay with my best friend or go to the prize hall. Everybody was there: the Minister of Science, entrepreneurs and many other important people. But suddenly, I remembered my promise. If I love my friend and if she needs my help, I should stay with her and I did. She got better and recovered quickly when I was with her.

While I was waiting in the hospital hall for Aysegul, my teacher called me and said: “Your project is first in Turkey Elif! Finally, we won! Ours was the best project!” I just started to cry at the same time to laughed.

It didn’t matter that I wasn’t at the prize hall and that we won. I was with my friend, and being with her taught me so many valuable things in my life. It confirmed that loving people is worth the cost. Now every morning, I wake up with a big smile. I want to love people. I am there when people need me. It is my greatest priority.

Lots of people say to me: “Sounds good but it is impossible to love everybody.” Maybe they are right. But I can start with loving more. Everybody can try to love more.  It is possible.

If you are ready to do what you say, if you are the same in hard times and in normal life, absolutely you are on your way! We can put a value to what we want to see in ourselves, in our words, in our hearts and in our lives. I believe, each of us can pay the price for what we value. Mine is love, what is yours?

Elif Kuscu

P.S. I am so thankful for the time my host mum-Emily Linge took to help with my essay and translation from Turkish to English. Also I am so thankful to God for all Linge family who is my host family in America. Love them so much!

Sevgi Seçimdir, Amerika

Sevgi Seçimdir, Amerika

“Love is a choice not just a feeling.”

Ben Amerika’yı, dostlarımı tüm kalbimle sevmeyi tercih ettim. Her sabah yeniden tercih ediyorum. Tamam, bazen öğlene kadar bekliyorum ama de yine de tercih ediyorum. Herkesten, alıştığınız ve 18 yıl yaşadığınız ülkeden kilometrelerce uzakta bu seçim sizin en iyi dostunuz.

PhotoGrid_1445959626777

Şunu büyük bir samimiyetle belirtmeliyim ki, sadece bize filmlerde gösterilen Amerika değil; doğanın, doğa sporlarının her çeşidi var burada. Amerika’da olmanın en sevdiğim yanı bu. Yeşilin, ormanın içinde yaşıyorum. Onu görmek için çaba, para gerekmiyor. O her yerde. Ama havalı binalarıyla tipik bir Amerikan şehri olan Chicago da çok güzel. Aslında Chicago’yu anlatmayı çok isterdim ama bir yarışma için gezi yazısı hazırlıyorum. O yüzden Chicago ilhamımı ona sakladım, burada çok konuşmayalım. 😀

DSCF4752DSCF5062

PhotoGrid_1445977210992

Biraz iştahınızı açayım. Burada her ne yediysem sevdim diyebilirim. Şunu da beğenmedim dediğim hiçbir şey olmadı. 😀 Bu arada hemen hemen tüm restaurantlar, kafeler gerçekten iddiali kahvelere sahip ama hiçbiri bir fincan Türk kahvesi değil. Önüme gelene Türk kahvesi hediye ettim; bilen çok mutlu oldu, bilmeyen hayran kaldı. Espresso dan güçlü, hepsinden daha havalı. Bana gurur kaynağı olduğu için başta Türk kahvesine sonrasında Baklava, İskender Kebab ve Türk lokumuna çok teşekkür ederim. Sonunda siz her gün Hindi mi yiyorsunuz diyenlere nasıl cevap vermem gerektiğini de öğrendim. Kısa ve net: Kebab, baklava. Bak o zaman nasıl da anlıyorlar. 😀 Hayatıma girdiği için çok memnun olduğum, her seferinde beni aşırı mutlu eden Meksika yemeklerini de hepinize şiddetle tavsiye ediyorum.

PhotoGrid_1444917711031Staj günüm haftanın en mutlu günü. Bir sürü yaramaz, hayat dolu öğrencim var. Çocuklarla anlaşmak için İngilizce bilmenize de gerek yok. Ama İngilizce’de durumlar nasıl diyecek olursanız, gayet iyi. Dil öğrenmek böyle bir şeymiş. Yıllarca İngilizce dersinde ‘what is your name’ diye sorup; ayları, günleri ezberlemektense 3 ay İngilizce konuşulan bir yere gitmekmiş farz olan. 2-3 ay öğrenmek için gayet uygun bir süre, ki ben gelirken İngilizce seviyem gayet kötüydü. Ama şuan essay yazarken edebiyat yapmaya bile başladım. Öğretmenim şaşkın, öğretmenim mutlu. Elif daha da mutlu! Gecen gün şiir yazdım; hem de ortaçağ İngilizcesi stiliyle. Neydik, ne olduk, ne olacağız acaba?

PhotoGrid_1446234350344Çizimde günden güne kendimi geliştiriyorum. Çok da mutluyum ama biliyorum ki daha uzun bir yolum var. Mühendislik dersinde de artık bilgisayar sürecine geçtik. Tüm tasarım ve projelerimizi bilgisayara işliyoruz. Bilgisayarla iş yapmaktan hiç haz etmem ama şuan yaptıklarımız müthiş zevkli. İşin ilginç tarafı -zumbadan daha zor- iki profesyonel program kullanıyoruz: Inventor Professional 16 ve Logger Pro 3.9. Lütfen bilen varsa bana şunların mealini açıklasın. CAD konusunda tüm tavsiyelerinizi bekliyorum. Derslerin akademik kısmında hiç çaba harcamadan sınıfın en iyileriyle yarışırken; iş uygulama ve laboratuvara gelince Elif iptal. 😀 İşte o zaman yine içim sızlıyor, ‘Neden?’ diye. Cevabı biliyoruz ve benim inancım tam, gün gelecek bunu da değiştireceğiz!

3 ay olmuş. Geriye bakmaya korktuğum 3 ay. Hayatımın doğumdan sonraki en güzel merhabası ve en acı vedası. Neler yaptığımı mı yoksa hikayemi mi anlatmalıyım inanın hala kararsızım. Ellerime bırakıyorum. Eğer sevmiyorsanız hikayeleri hemen şimdi sevgiyle diyip bitiriyorum sizin için bu yazıyı ama seven varsa devam etsin. “Hikayeleri sevenler beni anlayacaktır.”

Geçen yıl Mayıs ayında hayatımın en zor günlerini yaşadım. Yıllar geçecek ve ben erdemle, sevgiyle yaşayabilirsem; o zaman neydi, nedendi anlatabilirim size ama henüz olanları anlatmanın zamanı değil. Bir dostum dışında hiç kimse de olanı biteni bilmedi.  Işık dedim, gelir dedim, zaman dedim, geçer dedim. Ama tüm dünya karşımda ben ise küçücük bir adadaydım. İçimdeki kaşif sabırsızdı, yalnızdı. Sanki keşfedecek hic güzel bir şey kalmamıştı. Her şeyi O’na bıraktım hem de her şeyi. O ne mi yaptı? Önce gönlümü her şeye razı etti sonra beni buralara kadar getirdi. Yıllar önce günlüğümün kenarına yazdığım, hem aklımda hem kalbimde olan üniversiteyi de armağan etti.  Tüm güzelliklerden önce bir çok zorlukla beni selamladı. Bundan sonra da asla kolay olmayacağına ikna etti. Büyüttü, büyüdüm. Anlattı, öğrendim. Kaderim mi buydu, yoksa kaderim o karanlık günlerde mi değişti bilmiyorum. Ama kaderimi çok seviyorum, Onun benim için yazdığı bu hikayeyi çok seviyorum. Cesur olun, yalnız değilsiniz. Kaderinizle ve ona olan sevginizle, bütün zorluklara koşarak gidebilirsiniz. Bu sizin hikayeniz, kahraman sizsiniz ama unutmayın yazar o. Bu benim hikayem, bu bir durum hikayesi; olanlar yalnızca oldu ve ben büyüdüm.

PhotoGrid_1446172631640İlk insanın nefesinden bugüne kalan hikayeleri, dedelerimizden kalma hikayeleri:

Sizi ve hikayelerinizi çok seviyorum.

Dostlukla,

Elif

Bugün Bayram!

Hazır mıyız? 3 hafta aradan sonra 3. yazıma başlıyorum.

Tabiki öncelikle hepinizin bayramını kutluyorum. Gidin öpün büyüklerin ellerini. Bu bayram üşenmek, sıkılmak yok! Hatta benim için de öpün, sarılın herkese. Ben yokum ama tüm iyi dileklerim ve dualarım sizinle.
Cemal Süreya pek güzel söylemiş:
“Gitmekle gidilmiyor ki, gitmekle gitmiş olamazsın; Gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır.”

Beni çok etkileyen bir iki örnekle merhaba diyelim Amerika’ya.
Her pazar ailemle kiliseye gidiyorum. Arkadaşlarım beni tüm samimiyetleriyle kucaklıyor. Beni dinliyorlar, benim için üzülüp, seviniyorlar. Bilenler Türkiye’nin durumunu sorup eğer kötü hissediyorsam konuşabileceğimizi söylüyor. Dua ediyorlar; bizim için, tüm dünya için, benim için. Ve sonra kendi sakin hayatlarına geri dönüyorlar. Bazıları burada kal daha rahat bir hayatın olur diyor. Belki çok da haklılar ama ben iki kıtanın bir olduğu, her gün ölümle uyanan bir ülkenin çocuğuyum. Her şeyin başladığı ama hep bir noktada tıkandığı, kısır döngüye mahkum olduğu bir coğrafyanın çocuğuyum. Herkese yer var benim  ülkemde hem de herkese. Buradaysa herkese yer olmayan yerlerden kaçıp gelmiş; bir sürü milletten insanı, bir millet yapmış bir ülke var. “Amerika keşfedilmedi, Amerika kuruldu.” sözünün özeti bu. Her şeyiyle, dertleriyle, sevinçleriyle iyi ki dediğim bir tecrübe yaşıyorum. Yalnızca dil öğrenmiyorum, bir kültürün yakın şahitliğini yapıyorum, kendi kültürümü temsil ediyorum. Ama bir gün kendi ülkeme geri dönebilecek kadar da cesur olmak için dua ediyorum.

Crossroads Youth Choir <3
Crossroads Youth Choir&Band  ❤

Geçtiğimiz üç hafta gayet güzeldi. Arkadaş sayım doldu taştı. Sanki herkes arkadaşım. 🙂 Koroda, sporda işler yolunda. Okulda da öyle. Hatta bazen tahmin ettiğimden daha güzel. Bilmiyorum liseden mezun olduğum için mi böyle ama burada az biraz çalışan bir öğrenciyseniz her şey tıkırında ilerliyor. Tek bir sorunum var ki o da fizik. Kapasite meselesinden bahsetmiştim. Fizik öğretmenim Mr. Seal, fiziği bildiğimi ve hatta çoğu öğrencisinden iyi olduğumu biliyor ve işte tam bu noktada: “ee bu kız daha iyi olabilir, hadi ona yüklenelim ve kapasitesinin tamamını kullansın” mantığı devreye giriyor. Yani fiziğe kapasitem var diye her gün fiziğe zaman ayırmak zorundayım ama İngilizceye hayır.

Bir sorunum daha var. Sorun demeyelim de gülün dikeni olsun. Şuan imkanlar ve insanlar açısından çok güzel bir şehirde yaşıyorum ama çevre güzel olunca fiyatlar da biraz uçuk oluyor Amerika’da. Dikkatli olmaya çalışıyorum ama 1 harcasan kurdan dolayı 3 gidiyor. Allah annelere babalara sabır versin, keselerine bereket versin. 😀

Holiday World with Francesca, Miki, Karlijn <3
Holiday World with my bests

Başlarda gün boyu İngilizce dinlediğim için başım baya ağrıdı. Film değil ki bu durdurup devam etsen. Ama artık o da ağrımıyor. Hatta beynim İngilizce düşünmeye başladı. İnanılmaz bir değişim yaşıyorum. İngilizce seviyem başta ne ise şuan neredeyse iki katı. Bir de en tuhafı, sinirli ya da mutlu olduğumda istemsizce Türkçe ya da Almanca konuşuyorum. Almanca nereden çıktı inanın bende bilmiyorum. Bir zamanlar iyiydim ama uzun süredir pek de üstüne düşmedim. Çok ilginç ki İngilizcem geliştikçe Almanca’yı hatırlamam da o kadar kolaylaştı. Aynısı diğer değişim öğrencisi arkadaşlarıma da oluyor. Eğer sohbetimizi biraz dinlerseniz Japonca, Almanca, İtalyanca hatta İspanyolca duymanız olası. Mesela geçen Cumartesi arkadaşlarımla Holiday World denilen Indianin bu konudaki en iddialı eğlence parkına gittik ve tam 5 ayrı dilde sevindik, korktuk. 😀

PhotoGrid_1443047666143
Class of Intro Design Process

Mühendisliğe giriş sınıfım tam bir efsane. Mühendis olacağım için hiç bu kadar sevinmemiştim. Tasarlamak ayrı güzel, üretmek bir başka tatlı. Mühendislik bambaşka bir dünya!  Çok fotoğraf az lafla bu konuyu kapatıyorum. Çünkü sabaha kadar bununla ilgili konuşabilirim. Bu arada mühendislik mi tıp mı diye klişeleşmiş bir kısır döngünün içindeyseniz tıp için sevgili Ayşegül’e, mühendislik için de hemen bana mesaj atıyorsunuz. 😉

Şuan Amerikan futbolu sezonu. Her gün mutlaka bir maç var. Bir Amerikan lisesi filminden çok rahat hatırlayacağınız o sahneyi hayal edin. Film değil gerçek! İtiraf edeyim, bizim mahalle maçları kadar eğlenceli olmasa da, filmlerdeki gibi pek bir havalı. Okul takımım da şansımdan gayet güzel bir sezon geçiriyor. Ee o zaman “Let’s go Harrison! Let’s go warriors! ;)”

PhotoGrid_1443047944978
My some drawing projects

Hiçbir zaman harika bir ressam olmadım ama teknik çizimde artık iddialıyım. Her gün çizim veya teknik çizim dersim var ve benim için belki de en sakin saatler.

Türkiyede matematik ne kadar da iyiymiş. Biz bildiğin matematikte harikayız. Övünün dostlar, tüm dünya duysun! 😀 Nerede bir Amerikalı görürseniz konuyu matematiğe getirip hava atın.(Bu öneriyi dikkate almayınız.)

IMG_20150906_130024
Mexican food day

Host ailem sanki öz teyzem amcam gibi. Her konuda benim en büyük destekçim oldular. Ömrüm boyunca Ege den sonra 3 kardeşim daha olacak. Host ailemle geçirdiğim zamanlar en eğlendiğim zamanlar. Her hafta farklı bir dünya mutfağı öğreniyorum. Tay, Çin, Japon, Hint… Host annem Türk yemeklerinde de gayet iyi. 🙂 Host babam ekonomist olduğu için ekonomi ödevlerimden sorumlu. Çok da güzel anlatıyor, işi birinci ağızdan öğreniyorum. Ben de kardeşlerime fizik ve matematikte yardım ediyorum. Her gün hiç aksatmadan günümüzün en yüksek en düşük en sıkıcı ve eğlenceli zamanlarını birbirimize anlatıyoruz. Birinin bir sorunu varsa o an kim ne yapıyorsa  bırakıyor ve hep beraber çözüm buluyoruz. Büyük küçük fark etmiyor, aile saatlerinde herkes masada olmak zorunda. Sizi çok özledim orası başka ama burada onlar sayesinde kendimi hiç yalnız hissetmedim. Böyle güzel insanlarla bu yılı paylaşıyor olmaktan çok mutluyum.

My best friend
My best friend

Çok güzel bir haberim daha var: Host babamın departmanında staja başlıyorum! Okulumda son sınıf öğrencileri gönüllü staj yapmak zorunda. Senior Service Learning Project(SSLP) denilen çok yenilikçi bir proje. Aslında hiç de uzak olmadığım bir durum, YGA’da yaptıklarımızla birebir örtüşüyor. Ama böyle bir tecrübeyi bir de Amerika’da tadacak olmanın verdiği hazzı hayal gücünüze bırakıyorum.( Bu arada YGA başvuruları da başladı haberiniz olsun! 😀 )

Bir soruyla bitirelim bu yaziyi; Ben böyle öğrendim: İnsanın canı acıyınca, insan sabreder. Bir dostum der ki: Çünkü canı acıyan acı nedir bilir ve kimsenin canını acıtmaz. Böyle şanlı bir tarih sakin kalmayı, samimi olmayı gerektirir. Tüm diğerlerine ve kendine karşı. Tüm büyük insanlar böyle yapmadılar mı?
Cevabı hepimiz biliyoruz, sadece sabretmeyi öğrenemedik belki de.

Snapchat--7911757849328318174
Our garden
IMG_20150906_183642
a piece of peace

Elif sizi çok seviyor. Elif yine çok konuştu.

Sevgiyle ve dostlukla…

FB_IMG_1443054322999
Marshmallow&Fire

Macera dolu Amerika!

Macera dolu Amerika!

Herkese selamlar, sevgiler,

Yazımın başında söylemem gerekenler var, çok defalar uzak yerlere gittim ama şuan özlemek kelimesinin anlamını daha iyi anlıyorum. Vatanımı özledim, dilimi, her şeyi. Biliyorum ki memlekette işler yolunda değil. Ama başka bir vatan daha yok, asla da olmayacak. Çünkü “bu cennet, bu cehennem; bu memleket bizim!”

Şimdi Amerika’ya geçelim:

Amerika’da sahip olduğum 10 ayı her şeyiyle iyi ve dolu geçirmek istiyorum.  Bulduğum her fırsatı değerlendiriyorum. Bazen bazı şeyler çok ama çok farklı. Geçen gün akademik danışmanımdan bu konuda çok değerli bir öğüt aldım. “Farklılıklar sadece farklıdır; ne daha iyi, ne daha kötü.” Ama eğlenceli! Her gün yeni şeyler öğreniyorum. Hayatımı ve yapacaklarımı yalnızca kendim planlıyorum. Buna çamaşır yıkamak, ütü yapmak da dahil! ( annee 😦 )

“Bizi alıp 90’lara götürmesi için!”
https://www.youtube.com/watch?v=eEEixsgvrFc 

Çok soru geldi kıyafetler ve valiz hakkında. O yüzden oradan başlayalım. Gerçekten ve yalnızca 23 kilo hakkınız var şansınızı zorlamayın. Ayrıca buradan da daha uygun fiyatla alabileceğiniz bir sürü şey var. Ne giydiğinizi ise sizin dışınızda kimse umursamıyor, rahat olmakta fayda var. Hayatımın en ilginç kombinlerini yapıyorum şuan. Çünkü artık yatarken, yarın ne giysem diye düşünmüyorum! 😀 Yemeklere gelince benim şansımdan mı bilmiyorum ama burada gayet sağlıklı besleniyorum. Eğer tercih etsem sağlıksız bir menü daha mevcut (gelsin kolalar, wafflelar, gitsin hamburgerler, pankekler). Ama Host ailem sağlıktan yana bende aynen katılıyorum! 🙂

Anna, Micheal and Stephen <3
Anna, Micheal and Stephen ❤

Önemli not: Amerikadaki İlk işiniz bir parmak arası terlik almak. Tınısını çok sevdiğim için tekrarlıyorum “flip-flop”.

2. önemli not: Anladığınız üzre burada en çok “ana hasreti” denilen özlem biçimi bizlerle. Evet herkesi çok özledim ama annemi bir başka.

Şimdi de, ee nasıl gittin kız sen oralara sorusuna geçiyoruz: Buraya gelmek için çok çalıştım, burada da çok çalışmam gerekiyor. (Başvuru ve diğer işlemlerle ilgili süreci merak edenlere her zaman kapım açık 🙂 ) Cüretkar hayallerim var, onları gerçekleştirecek kadar da cesaretim olmalı. Çoğu insan gibi benim de hayatımda zor zamanlarım, kırılma anlarım oldu; hem de çok. Hatta bazen vazgeçtim. Şükürler olsun, çok iyi dostlarım var. Bazen de sadece nefes aldım ve her şeyi düzeltecek gücü kendimde buldum. Size bu konuda umut dolu bir hikaye için de sözüm olsun, bir yazıda da bunu konuşalım. Her zaman çalışmayı, öğrenmeyi çok sevdim ama itiraf edeyim, burada bazen tüm diğer öğrencilerden daha çok ödevim oluyor. Ve pek de mutlu olmuyorum 😀 Ödev kültürü gerçekten yoğun ve yaptığın her şeyi tamamlamak zorundasın. Not sisteminde de ödevlerin yeri başta. Her ders için değişmekle birlikte genelde: %20 sınavlar, %20 tarama sınavları(quizler), %40 ödevler, %20 ekip çalışmaları ve sunumlar . Yani bu tablo gösteriyor ki ne kadar başarılı olduğun değil, kapasitesini ne kadar kullandığın önemli! Güzel bir örnek verelim, İngilizce ödevimi 2 hafta da teslim edebildim ama yine de tam puan aldım. Çünkü kapasitem buydu ve İngilizce öğretmenim bunu göz önüne aldı.

Mutlulukla ekliyorum: dualarınız için çok teşekkür ederim, Ekonomi notum şuan A ve Mr. Elpers ile her şey yolunda!

Bu arada zumba ve pilatese başladım. Pilates için umudum olsa da zumba; İngilizceden, ekonomiden ve diğer her şeyden daha zor! Kendime meydan okuyorum. Bu zumba öğrenilecek Elif!

FB_IMG_1440330541712
Laser tag!

Arkadaş bulmaksa gerçekten çok kolay. Siz yeter ki gülümseyen, sıcakkanlı biri olun. Her gün yapacak bir şeyler bulan, Amerikalı, çok sevimli bir arkadaş grubum var. Bana ve diğer tüm değişim öğrencilerine göz kulak oluyorlar. Ama dikkat edilmesi gereken bir nokta var! Öyle her şeyi anlatmak, şaka yapmak, gönül işlerinden konuşmak yok. Direkt yanlış anlama kapasitesine sahipler! Eğer biri size birini gösterip beğendin mi falan diyorsa orada bir duracaksın. Evet belki hoştur ama Allah sahibine bağışlasın diyip geçmek en sağlıklısı. Ben nereden bileyim benim ülkemde böyle şeyler olmaz triplerine de girebilirsin, hatta gir ki bir daha sormasın! Yoksa muhabbet hep böyle konularda döner durur. Zaten ergenliğimi bir kez Türkiye de yaşadım. İkinciye gerek yok. 😀

Karlijn and Miki
Karlijn and Miki

En yakın iki arkadaşımsa Miki ve Karlijn. Miki Japon, Karljin Hollandalı. Onlar sayesinde bir kez daha ne kadar kozmopolit bir ülke olduğumuzu fark ettim. Miki ve Karlijn arasında bazen çok büyük farklar varken; ben ikisini de, kültürlerini de çoğu zaman anlayabiliyorum. Asya ile Avrupa arasında köprü olduğumuz gibi bazen ben de onların arasında köprü oluyorum. İkisi de çok sıcakkanlı ve harika arkadaşlar. Hiçbirimizin İngilizcesi çok iyi değil hatta bazen kötü ama birbirimizi anlamız o kadar kolay ki. Kader ortaklığının payı da elbette çok büyük.
Kim Türkiye’den geldiğimi duysa büyük bir sevecenlikle yaklaştı. (Tabi Türkiye’yi biliyorsa. 😀 ) Avrupa’da karşılaştığım tavırdan çok daha sıcak. Devletlerin politikalarını sevmeyebiliriz ama insanlarına şans vermek gerek. Bu arada hindi ile bize aynı adı veren adamla çok ciddi sorunlarım var.(neden yaptın bunu?) Karşındaki Türkiye’nin bir devlet olduğunu bilmiyorsa seni hindiyi çok seven biri olarak algılıyor. Her şeyi en sade haliyle baştan anlatmak zorundasın. Biz bir devletiz, gayet moderniz, alfabemiz sizin gibi, jeopolitik konumumuz dudak uçuklatır, Napolyon: dünya devlet olsa İstanbul başkenti olur demiş…

Şimdi İngilizce meselesine gelelim. Gerçekten çoğu şeyi anlıyorum ama henüz yeterince iyi anlatamıyorum. Genellikle dinliyorum, seyrediyorum. Ayşegül’ün dediği gibi, bebekler de böyle yapmıyor mu? Demek ki doğru yoldayım! 😉

Yıllardır hayalini kurduğum bir şey daha artık hayatımda: Koro ve müzikal! Bu yıl bir müzikalde ufak da olsa rolüm olacak. Hani ilkokulda orotoryolar için duyduğumuz heyecan varya, işte tam da öyle heyecanlıyım! Şarkıları anlamak da söylemek de şuan için zor ama en kötü ihtimalle söylüyormuş gibi yapar arada kaynarım.(Kaynayamadı.) Amerika da hiçbir konuda arada kaynayamıyorum! Tipimden dolayı, bu kız bizim buralardan değil hadi ona yardım edelim diyorlar. Bazen hayatımı kurtarsalar da, bazen işime gelmiyor. 😀

Artık veda vakti: Kendinize, ülkemize çok iyi bakın! Sizleri çok seviyorum.

Zafer Bayramı’nda dostluk zafer kazansın diye!

Sevgiyle ve dostlukla,

Elif

Panorama 2 sizleri bekliyor. Fotograflar burada>> panorama2

Not: Red day ve black day sistemini bilerek atlıyorum. Fark ettim ki eyaletten eyalete değişiyor, yanlış bilgi vermeyelim. Zaten yazı da çok uzun oldu. 😀

“Be the change that you wish to see in the world!” Mahatma Gandhi
Görmek istediğin değişimin ta kendisi ol!

Degisim icin:  What makes a hero? https://www.youtube.com/watch?v=Hhk4N9A0oCA

Elif’in İlk Haftası

Merhaba benim dostlarim, sevdiklerim,

Bastan belirtmek zorundayim ki suan yalnizca ingilizce klavyeye sahibim ve malesef duzgun bir turkce kullanamayacagim, affiniza siginiyorum.

Her sey benim icin normallesmeden sizlerle ilk haftami paylasmak istedim 🙂 Cunku cogunuzun bildigi uzere cabuk alisirim kolay unuturum. Sonrasinda aylik veya 15 gunluk mailler yazilar atacagim.

Baslayabiliriz,

Oncelikle bu guzel Host aile icin sukurler olsun. Onlari cok sevdim. Benim icin en uygun Host Aile olduklarini dusunuyorum.

image

Suan Linge ailesiyle birlikte Indiananin sevimli sehri Evansville’deyim. Kocaman devasa agaclari ve dogasiyla unlu olan bu kucuk sehri Elif cok sevdi! hic apartman, gurultu, korna sesi yok ama isin kotu tarafi sizler de malesef yoksunuz. Ah su arti eksi kurali 🙂

Host Annem Emily, benim her konuda rehberim. Her konuda bana yardim ediyor ve hep gulumsuyor. Her gun ben ve kardeslerim icin hic usenmeden liste hazirliyor: gorevler, odevler, spor, aktivite… Burada zaman yonetimi denilen seyi gercekten ogrenmek ve cok iyi uygulamak zorundasiniz. Amerikalilari hep rahat insanlar diye dusunmustum ama gercekten cok fazla kurallari var. Tecrubelerime ve duyduklarima dayanarak, eger kurallara uymazsaniz basiniz dertte demektir bunu sakin unutmayin 🙂

biraz bunu acalim. mesela tenefusler sadece 6 dakika ve siz bu surede bir siniftan digerine gitmek dolabinizdan gerekli kitaplari almak(siniflara canta ve fazla esya getirmek yasak!) ve temel ihtiyaclarinizi gormek zorundasiniz. Ilk basta bana imkansiz gelmisti hala daha da oyle geliyor ama kural kuraldir. Ve eger gec kalirsaniz yandiniz demektir. Bunun manasi once gec listesine adinizi yazmak sonra ofise gitmek ve bir daha gec kalirsaniz dersten kaldiniz demek. gayet acik aslinda: Asla gec kalma!

Host Babam Paul cok kibar bir beyefendi ve cok bilgili. Paul bir papaz Bunu ilk duydugumda cok sasirmistim ama gercekten din konusunda cok hosgorululer ve inanclari cok kuvvetli. Asla bosa harcamak, isyan etmek ve kaba davranmak yok. Bunu inanclari geregi ve dogru bulduklari icin yapiyorlar. Bana buradaki camiyi gosterdiler ve istedigim her zaman gidebilecegimi soylediler. Iyi insanlar her yerde iyi insan iste. Bunun dinle irkla hic alakasi yok. iyiligin vucut bulmus halini her yerde anlayabilir ve hissedebilirsiniz.

Kardeslerimi bir sonraki mailimde daha detayli anlatmak istiyorum cunku henuz hepsiyle yeterince vakit geciremedim. Ama genel olarak beni hemen aralarina aldiklarini mutlulukla soyleyebilirim. Her gun 7 yasindaki Stephen ile cizgi film izliyor, 7. sinifa giden Anna ile resim ciziyor ve 9. sinif Micheal ile okula birlikte gelip gidiyorum.

Biraz okuldan bahsetmek istiyorum. Sectigim dersler ve derslerin icerikleri gercekten inanailmaz! Burasi cok yonlu ve sosyal bir ogrenci icin harikalar diyari. Derslerim: Ekonomi(Economics) , Ingilizce(Engilish 12A), Fizik(Physics Honor) , Muhendislige giris(Intro to Design), Aerobik(AeroWalk), Cizim(Drawing) ve favorim olan Turev-Integral(Calculus AP\AB)

Matematikte her zaman Hesap Makinasi kullaniyorlar ve ben tabiki kullanamiyorum cunku nasil kullanilir bilmiyorum 😀 Hesap makinasi onlar icin her seyi yapiyor. Benim aklimi ve kalemimi kullaniyor olmam onlar icin cok sasirtici oldu. Yani eger Amerikaya gelecekseniz mutlaka matematikle ilgili bir sey secin. Insana iyi hissettiriyor. Ama itiraf etmek zorundayim ki bilim derslerinde de onlar bizden daha iyi. Simdiye kadar sadece 3 periot fizik dersi aldim ama 4 sunum 2 deney ve 2 arastirma projesi yaptim gelin siz kiyaslayin. Arastirma konumsa The String Theory idi. Nam-i deger: Sicim Kurami. Sukurler olsun ki sevgili Ilgaz bana anlatmisti ama emin olun ne hocalarimdan ne de okulda -fen lisesinde okumama ragmen- sicim kuramiyla ilgili hicbir sey duymamistim. Ve kaderin cilvesine bakin ki biricik dostum Aysegul bana bir film onermisti. The Theory of Everything! Yani Sicim kurami 🙂 Yaptigim sunumu ve matematigimi begendiler ama bu demek olmuyor ki cok iyiyim. Ekonomide defalarca cuvalladim. Sanki Uruguayda Latince ogrenmek gibi. Adamlar zaten ekonominin kismen manasi ve ben gelmisim Ekonomi dersi aliyorum. Dua istiyorum canlarim. En azindan dersi anlamak icin 😦 Ayrica edebiyat dersleri benim icin cok zor gecti. Ben ki yazmaktan hic usanmam ama burada deneme onlarin deyimiyle essay yazmaktan canim cikti. Yillardir hasretini cektigim edebiyat dersini burada buldum ama gelin gorun ki Ingilizce.

Cizim! Eminim ki Duygu’m burada olsa onu hic birakamazlar. Partnerimize baktik ve onu kagida cizdik ama nasil? Kagida bakmak, silgi kullanmak ve kalemi kagittan cekmek yasak! Zor gibi gorunse de cok eglenceli. Bu yonteme Blind-Contour denebiliyor. Mutlaka deneyin!

Ve Muhendislige giris, benim en degerlim. Bir cogunuz artik bir ODTUlu oldugumu biliyor. Haydi Elif’i muhendislik dersinde hayal edin! Ben de bir seyler ekleyeyim geveze, merakli, sorular sorular ve mutluluk!

Bir sonraki mailimde buradakli Black ve Red day sistemini anlatmak istiyorum. Bilenler elbette vardir ama bilmeyenler benden duymus olsun. Cok eglenceli bir sistem.

Birkac fotograf da ekliyorum sorularinizi da bekliyorum.

(Fotoğraflar burada! ilk hafta panaroma )

ve asla unutmayin Sizi Cok Seviyorum.

Sevgilerimle,
Elif